| Profesör Alımları. | |
|
+5Carlie Myracle Dimitri Desjardins Julian Whisper Veranôva Dé Lauretté Lilith London Bennet 9 posters |
Yazar | Mesaj |
---|
Lilith London Bennet Okul Müdiresi & Tılsım Profesörü & Slytherin Bina Sorumlusu
Kan Durumu : Safkan. Uyruk : Amerikan. Mesaj Sayısı : 34 Kayıt tarihi : 25/04/10
| Konu: Profesör Alımları. Salı Mayıs 11, 2010 8:43 pm | |
| Profesör olmak isteyen üyelerimizin aşağıdaki formu eksiksiz doldurmaları gerekmektedir. Profesör kadrosu için lütfen Meslek Kadrosu adlı başlığa bakınız.
- Kod:
-
Ad ve Soyad: İstenilen Rütbe: Yaş: Örnek Rol Oyunu: | |
|
| |
Veranôva Dé Lauretté Kehanet Profesörü & Hufflepuff Bina Sorumlusu
Yaş : 27 Kan Durumu : Safkan Uyruk : Amerikan Mesaj Sayısı : 15 Kayıt tarihi : 15/05/10
| Konu: Geri: Profesör Alımları. C.tesi Mayıs 15, 2010 1:03 pm | |
| Ad ve Soyad: Veranôva Dé Lauretté İstenilen Rütbe: Kehanet Profesörü - Hufflepuff Bina Sorumlusu Yaş: 20. Örnek Rol Oyunu: PM ile gönderildi.
En son Veranôva Dé Lauretté tarafından C.tesi Mayıs 15, 2010 3:23 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
|
| |
Lilith London Bennet Okul Müdiresi & Tılsım Profesörü & Slytherin Bina Sorumlusu
Kan Durumu : Safkan. Uyruk : Amerikan. Mesaj Sayısı : 34 Kayıt tarihi : 25/04/10
| Konu: Geri: Profesör Alımları. C.tesi Mayıs 15, 2010 1:05 pm | |
| Başvurunuz kabul edilmiştir, rütbeniz veriliyor. | |
|
| |
Julian Whisper Karanlık Sanatlara Karşı Savunma Profesörü
Rp Sevgilisi : yok daha dur yeni.. Kan Durumu : Safkan Uyruk : Melez~~ Yarı İtalyan yarı İngiliz Mesaj Sayısı : 23 Kayıt tarihi : 15/05/10
| Konu: Geri: Profesör Alımları. C.tesi Mayıs 15, 2010 1:17 pm | |
| Ad ve Soyad:Julian Whisper İstenilen Rütbe: Karanlık Sanatlar Prof. lüğü Yaş: 32 Örnek Rol Oyunu: Bakanlık başvurusunda yolladığım. | |
|
| |
Dimitri Desjardins İksir Profesörü
Kan Durumu : - Mesaj Sayısı : 4 Kayıt tarihi : 15/05/10
| Konu: Geri: Profesör Alımları. C.tesi Mayıs 15, 2010 1:21 pm | |
| Dimitri Desjardins Karanlık Sanatlara Karşı Savunma Profesörü 24 - Spoiler:
Yorucu bir gün daha geldi. Derslerin hızlı akışı Hogwarts'ın bitişini haber veriyordu. Bu yıl adeta büyülenmiş gibi girmiştim derslere. Ailemin başına gelen talihsiz olay bütün ruh dengemi bozmuştu. Zaten suskun olduğum için kimse farketmemişti; ama çok değişmiştim. Bir kez daha Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersliğine adımımı atmıştım işte. Tam sırama geçecekken yanımdan geçen bir çocuk koluma çarpıp gözümne kestirdiğim yere oturdu. Çocuğa sinirle baktığım ne yaptığını farketmişti. Sinirli anlarımda pek bir kimse yanımda olmak istemezdi. Suskun atı çiftesi hesabı oldukça iyi darbe verirdim. Çocuk ek kişilik sıramdan kalktığında hemen yerime kuruldum. Kafamı kaldırıp etrafa bakındım. Uzun bir koridoru andıran sınıfı artık çok iyi biliyordum. Koridorun ilerisinde bulunan kütüphanede Profesör Jackson'ın gizli kitapları da bulunuyordu. Bu yüzden bu eski kütüphaneye izin almadan yaklaşamıyorduk. Çoğu zaman saçma ödevleri bahane ederek kurcalamayı denemiştim. Gizemli kitapların sırları daima ilgimi çektiğini bilen profesör bazen göz yumsada çoğu zaman isteklerimi redderiyordu. Bunu önemsememeye özen gösteriyordum.
Daha fazla kafama takmadan başımı çevirdim. Kütüphaneye dikkatim kaymaması için bütün dikkatimi profesör masasının arkasında bulunan ünlü kişilerin portrelerine verdim. Hareketleri oldukça karizmatik olan bu ünlü büyücüler benim çok dikkatimi çekti. Bazıları dikkatle bizi izliyorken bir diğerleri şüpheci davranıyorlardı. Çoğunun üzerinde uzun cübbeler vardı. Geneli siyah olan bu cübbelerde dikkatimi çeken benzer olmalarıydı. Bunun nedenini merak ederken profesör dersliğin kapısında belirdi. Bütün dikkatimi ona vermem gerektiğini biliyordum. Derslerinde oldukça ciddi olan bu adamı kızdırmak mantıklı değildi. Hemen dikkatimi odaklayarak dinlemeye koyuldum. Profesör Jackson'ın bizden bu ders sersemletme büyüsü istediğini anlamam zor olmadı. Uzun süredir bu büyüyü kütüphanede kurcalasamda deneme fırsatım olmamıştı. Bir gün denemeyi çok istiyordum; sonunda o gün gelmişti. Hepimizi ikişerli gruplara ayırdığında ben Craig dedikleri Gryffindor'lu çocujkla eşleştim. Benden iki yaş küçük olması biraz adaletsiz gibi görünsede onu hafife almamalıydım. Bunun bilincinde olmanın verdiği dikkatle beraber hemen asamı çıkardım. Koridora dizilmiş olan öğrenciler büyüleri denemye başlamışlardı bile. Bende başlamam gerektiğini biliyordum. Asamın ucundaki büyüyü hissettiğimde her zaman ki gibi heyecanlandım. Bir adım ileri giderek asamı hafifce salladım. Sanki bir kızın beline dolanıyormuş gibi rahatlıkla asamı elimde oynatıyordum. Gözlerimi kapatarak sihirli sözcükleri ' Sersemlet! ' Diye haykırdım. Gözlerim hala kapalı...
Ders bittiğinde bütün bedenim yorulmuştu. Bazı arkadaşlar dışarı çıkıp göl kenarında ders çalışmayı teklif etsede kimseyi görmek istemiyordum. Bu yüzden hemen kendimi kütüphaneye atmalıydım. Kitapların arasına gömülmek aileme olanları bir nebze unutturuyordu. Küçük kız kardeşimin şimdi ne halde olduğunu merak ediyordum. Hogwarts'a gelmem onun yüzünden çok gecikmişti. Beni dönemin yarısında okula kabule tmeleri büyük şanstı; ama başka çaremde yoktu. Bunları düşünerek dersliği kütüphaneye gitmek üzere terk ettim.
Elinde bulunan tek rp budur. Rpye yeni döndüm ve bütün eski rplerim gitti. Eğer yeterli olmazsa yeni bir rp daha yazabilirim. | |
|
| |
Carlie Myracle Astronomi Profesörü & Gryffindor Bina Sorumlusu
Rp Sevgilisi : Yok. Kan Durumu : Safkan Uyruk : Amerikan. Mesaj Sayısı : 39 Kayıt tarihi : 14/05/10
| Konu: Geri: Profesör Alımları. C.tesi Mayıs 15, 2010 1:23 pm | |
| Önce başvuran kazanır Sevgili Dimitri, Julian, kabul edildi. | |
|
| |
Julian Whisper Karanlık Sanatlara Karşı Savunma Profesörü
Rp Sevgilisi : yok daha dur yeni.. Kan Durumu : Safkan Uyruk : Melez~~ Yarı İtalyan yarı İngiliz Mesaj Sayısı : 23 Kayıt tarihi : 15/05/10
| Konu: Geri: Profesör Alımları. C.tesi Mayıs 15, 2010 1:28 pm | |
| Ayrıca Ravenclaw Bina Sorumluluğunu da alabilir miyim? | |
|
| |
Carlie Myracle Astronomi Profesörü & Gryffindor Bina Sorumlusu
Rp Sevgilisi : Yok. Kan Durumu : Safkan Uyruk : Amerikan. Mesaj Sayısı : 39 Kayıt tarihi : 14/05/10
| Konu: Geri: Profesör Alımları. C.tesi Mayıs 15, 2010 1:29 pm | |
| Sorumlulukların tümü dolu Julian. Maalesef başvurunuz reddedildi. | |
|
| |
Dimitri Desjardins İksir Profesörü
Kan Durumu : - Mesaj Sayısı : 4 Kayıt tarihi : 15/05/10
| Konu: Geri: Profesör Alımları. C.tesi Mayıs 15, 2010 1:33 pm | |
| Öyleyse iksiri alabilir miyim? | |
|
| |
Lilith London Bennet Okul Müdiresi & Tılsım Profesörü & Slytherin Bina Sorumlusu
Kan Durumu : Safkan. Uyruk : Amerikan. Mesaj Sayısı : 34 Kayıt tarihi : 25/04/10
| Konu: Geri: Profesör Alımları. C.tesi Mayıs 15, 2010 1:35 pm | |
| Elbette, rütbeniz veriliyor. | |
|
| |
Dimitri Desjardins İksir Profesörü
Kan Durumu : - Mesaj Sayısı : 4 Kayıt tarihi : 15/05/10
| Konu: Geri: Profesör Alımları. C.tesi Mayıs 15, 2010 1:35 pm | |
| | |
|
| |
Lorenzo Trillare Biçim Değiştirme Profesörü
Yaş : 37 Kan Durumu : Safkan Uyruk : İtalyan Mesaj Sayısı : 5 Kayıt tarihi : 15/05/10
| Konu: Geri: Profesör Alımları. C.tesi Mayıs 15, 2010 2:49 pm | |
| Ad - Soyad : Lorenzo Trillare Rütbe : Biçim Değiştirme Profesörlüğü Yaş : 23 Örnek RP : - Spoiler:
Güneş yuvasından çıkmaya başladı. Yüzünü gösterip etrafa neşe saçıyordu. Kimine göre belkide güneş kötü birşeydi. O güzelim uykudan kalkıp işe gitmenin işaretiydi. O lanet olası patronların ağız kokusunu çekmek. Hemde bütün gün. Katlanılası zor bir şey. Kimine göre güneş, olabildiğince mükemmel birşeydi. Heleki hafta sonuysa. Tatilse. Yataktan neşeyle kalkar güneşin tadını çıkarırdın. Bir daha gelmeyecek şekilde. Bir daha güneş görmeyecek türden. Belki yarın hava bulutlu olur endişesi içinde olup güneşin tadını çıkaranlar. İşte, işte o insanlar gününü dolu dolu yaşayan, kimsenin baskısı olmadan. Yeni doğmuş bir bebek gibi. Özgür ama kendi ayakları üstünde zor durabilecek türden. Yarınını düşünmeselerde her yaptıkları hareket geleceklerine yön veriyordu.
Arnaldo çoğunlukla güneşten hoşlanmayan bir çocuktu. Sabah kalkıp havanın yağmurlu olmasını dileyen ve heyecanla perdeyi açıp etrafta ıslak bir yer varmı diye arayan nadir çocuklardan. Yazı denizde değilde ormanların içinde geçirirdi. Sürekli yağmur yağan yerler. Ne kadar havanın kapalı olmasını dileyip karamsar bir çocuk izlenimi bıraksada yüzünden gülücük eksik olmayan bir çocuktu. Herşeye olumlu bakıp ilerisini düşünmeyen. Daha bir bebekti. Konuşmayı bilmeyip sadece gülen. Bir gülücükle herşeyi anlatabilen… Belkide bu yüzden kapalı havaları seviyordu. Kendisini tek ışık kaynağı olarak görüyordur belki. İlgi odağı olmak. Karanlıkta ki tek bir ışık bütün karanlığa bedeldir.
Arnaldo yatakta uzanmış gözlerini tavana dikmişti. Bir an önce saatin alarmının çalıp uyanmayı bekliyordu. Daha erken kalksa birşeyler ters gidecek diye korkuyordu. Yada daha geç kalksa. Herşey zamanlı ve programlı olmalıydı. Bugün özel bir gündü. Bütün yaz tatilinde bu anı kafasında planlamıştı. Tasarlamıştı. Nerede ne olacağını, ne yapacağını ve sonucunu. Ama daha çok giriş ve gelişme bölümünü. Sonucunu kendiside bilemiyordu. Belki iyi olur belki de olabilecek en acı şey olurdu. Saat daha bir kere çalmaya başladıki Arnaldo hemen yatağından kalkıp saati durdurdu ve hemen üstünü giymeye başladı. Akşamdan hazırladığı bavulunu kapıp hemen odadan çıktı. “Oğlum uyanmışsın. Bu ne acele. Tren kaçmıyor ya. Gel otur birşeyler ye.” dedi aşağıda mutfakta bekleyen beyaz tenli ve 17 yaşında çocuğu olan bir anneye göre fazla genç gözüken mavi gözlü kadın. Arnaldo merdivenleri o kadar hızlı indiki yukarıya çıkan babasına çarpıyordu. “Üzgünüm anne. Gitmem gerek. Zamanım yok. Beni bekleyen biri var.” dedi ve hemen annesinin yanına koşup sarıldı. Annesinin ağlamasına alışkındı. Hergün ağlardı. Olur olmadık şeylere. Arnaldo ise tam tersi sürekli gülerdi. Olur olmadık şeylere. Hemen annesini bırakıp merdivenin başında dikilmiş iri yarı bir denizciye koştu. “Kendine iyi bak baba.” dedi ve sarıldı. “Sende oğlum. Unutma. Sen cesur bir çocuksun. Kim ne derse desin.” dedi ve eliyle saçlarını okşadı. Arnaldo hemen yere bıraktığı bavulları kapıp dışarı çıktı. Camdan onun gidişini izleyen ailesine dönüp son kez el salladı ve koşarak istasyona gitti.
"Tamam hazır mısın dostum? Küçük ve etkili ol yeter." dedi ve kravatını aynanın karşısında bir kere daha düzelttikten sonra bavullarını alıp hemen boş bir kompartıman aradı. "Dolu. Dolu. Dolu. Tanrım ne bu ya! Boş bir kompartıman yok mu?" diye söylenerek yürüyordu. "İşte sonunda!" dedi ve 5. kompartımantın kapısını açıp hemen bavullarını rafa yerleştirip asasını çıkardı. "Tamam başlayalım. Ona 10 dakika sonra gel dedim. Herşeyi halletmeliyim." dedi ve cebinden bir demet beyaz gül çıkartıp koltuğa koydu ve asasını güllere uzattı. "Geminio." dedi gözlerini kapatıp sessizce ve gözlerini açtığında kompartımantın her yeri beyaz gül doldu. "Bu kadar yetmez farklı renkte katmalıyım." dedi ve asasını odaya doğru uzattı. "Sarı, kırmızı, pembe... Orchiedeous." dedi ve güllerin birkaçının rengi değişti. "Böylesi daha iyi." dedi ve koridora çıktı. Birisi varmı diye kolaçan ettikten sonra hemen bavulundan bir radyo çıkartıp bir yere sakladı. Hoş bir müzik bulunca gülümsedi ve radyoyu güllerle gizledi. Kompartımandaki gül kokusu giderek artıyor ve daha hoş olmaya başlıyordu.
Kompartımanı kapatıp hemen dışarı çıktı. İşte oradaydı. O kestane rengi saçlarıyla ona doğru geliyordu. Resmen ışıldıyordu. Ona ne yapsa azdı. Yetmezdi. O herşeye sahipti. Birçok kız onun yerinde olmak isterdi. Onu özlemişti. "Hey! Buradayım." dedi ve el salladı. Claudia Arnaldo'yu görüp gülümsedi. "Onu özlemişim. Evet, kimi kandırıyorum ki ona aşığım." dedi ve yanına gelmesini bekledi Arnaldo. İçeri gidip ona olan hislerini söylemeyi çok istiyordu. Ya herşey mükemmel olacaktı. Ya da herşey daha kötü olacaktı. Claudia yavaşça Arnaldo’nun yanına gitti. Kalabalıklığı yararak ilerliyordu. Ona ulaşmak tek arzusuydu. Tek hedefi. Yanına geldi ve gülümsedi. “Seni gördüğüme sevindim.” dedi ve sarıldı. Arnaldo tepki veremez olmuştu. O sesi. O ses için şuan gürültü yapan herkesi öldürebilirdi. "Bir daha söyle." dedi içinden ama çoktan trene girmişlerdi. Elini tumak istiyordu. İçindeki ateşi hissetmek istiyordu. O ellerindeki yumuşaklığı, sıcaklığı. Kompartımana doğru yürürlerken Arnaldo farkettiki hava sadece gül kokmuyordu. Başka şeylerde vardı ve bu Arnaldo'yu çok mutlu etti. Bir an için gözlerini kapattı ve birbilerini bir papatya tarlasında hayal etti. Yere uzanmış, birbirlerinin ellerini tutmuş ve gökyüzüne bakarak birbirlerini ne kadar çok sevdiklerini söylüyorlardı. Kuşlar sanki onlara eşlik ediyordu, sesleriyle. Esen rüzgarla dalgalanan papatyalar sanki çıkardıkları seslerle bir müzik oluşturmuşlardı. Elini daha sıkı tuttu. "Beni sakın bırakma." diyordu Claudia. "Asla!" dedi ve gözlerini açtı. Claudia kompartımanta girmiş güller karşısında çok şaşırmıştı. Kızın sorusu karşısında dili tutulmuştu. "O sesi, kokusu. Tanrım! Evet! Evet onu seviyorum!" diye haykırıyordu içinden. Cevap bekleyen gözlerle ona bakıyordu Claudia. Arnaldo bir adım daha atarak Claudia'ya daha fazla yaklaştı. Elini eliyle birleştirdi ve gözlerini asla kaçırmamaya çalıştı. O gözler! Kızın elini kaldırıp kendi kalbine götürdü. "Dinle. Cevabı orada bulacaksın." dedi kısık bir sesle ve yüzünde bir tebessüm oluşturdu. Diğer elini Claudia'nın saçlarında dolaştırdı. O kadar yumuşaktı ki. Daha fazla dokunup yıpratmak istemiyordu. Her şeyiyle mükemmeldi. Dokunsan bozulacak gibiydi. Elini saçlarından alıp yüzüne götürdü. Yavaşça gözlerini kapattırdı ve elini kızın beline attı. "Kapa gözlerini. Belki o zaman görürsün içimdeki ateşi." dedi daha kısık ve etkileyici bir sesle ve kızı kendine daha fazla yaklaştırdı.
Bir süre böyle kaldıktan sonra Claudia gözlerini açıp ona baktı. "Bulamadıysan dudaklarıma dokun. Hisset." dedi ve dudaklarına gelmesini bekledi. Gözlerini kapadı ve bekledi. Saniyeler geçmeden dudakları dudaklarıyla bütünleşti. Gözlerini yavaşça açtı ve ona baktı. Eliyle dudaklarına dokundu ve durmasını emretti. "Seni seviyorum." dedi ve bir süre gözgöze kaldılar. Claudia belki rüya görüyorum diye düşünüyor gibiydi. "Hayır bebeğim. Olabildiğince gerçek." dedi içinden Arnaldo. Onu duyabildiğini biliyordu. Bu anı konuşarak mafetmek istemiyordu. Yeterince şey söylemişti. Geri kalan zamanı akışına bırakacaktı. Artık herşey daha kolay olacaktı. Kız Arnaldo'nun yanağına bir öpücük kondurdu ve beraber oturdular. Arnaldo elini kızın ipeksi saçlarında gezdirdi. O kadar narindi ki. Yavaşça saçlarına bir öpücük kondurdu ve elini hiç bırakmadan sarılmaya devam etti. "Seni seviyorum." dedi Claudia ve Arnaldo birşey farketti. "Ne kadar içten olabilirdi. Böyle şeyleri ilk defa yaşıyorum. İlk ve son olmasını diliyorum. Elimi bırakma." dedi içinden ve kızın sözüne karşılık verdi. "Biliyorum." dedi eliyle omzunda yatan kızın kafasını yavaşça kendisine çevirdi. Ve tekrar etti "Biliyorum." . Ve alnına bir öpücük kondurdu.
Tren hareket etmeye başlamıştı. Yavaşça Hogwarts'a yol alıyordu. Ne kadar süreciğini bilmiyordu. Ama bu süreyi en mükemmel şekilde değerlendirmeliydi. "Tanrım. Bundan mükemmeli var mı? Şu halimize bak. Onu bırakamam." dedi ve içinden eliyle kapıyı kapatıp geri yaslandı. Gül kokusu resmen odayı çevrelemişti. Ama şuan göğsünde yatan kızın kokusu daha etkileyiciydi. Aralarındaki ilişkinin odaya verdiği koku. Bunu hissedebiliyordu. Şimdiden 70'li yaşlardaki çiftlere dönmüşlerdi. Sessiz ve birbirine sıkı sıkı bağlı olup ölümlerini bekleyen yaşlı çiftler gibi. Arnaldo bunu düşününce sessizce kıkırdadı. Claudia duymuş olmalıydı ama tepki vermedi. O da bu anı bozmak istemiyordu. O da bir o kadar memnundu bu durumdan. Herşey o kadar kusursuz ve mükemmeldi ki.
Saatler ilerliyordu. Hava kararmaya başlamıştı. Etrafta duyulan tek ses radyodan gelen hoş melodiydi. Arnaldo kafasını yastığa yaslamış bakışları tavandaki ışıktaydı. Radyodan gelen müziğin ahenkiyle mırıldanıyordu. Claudia'nın elini alıp göpsüne koydu ve yanına kadar çekti onu. Dar olabilirdi ama sığabiliyorlardı kanepeye. Kalkıp üstlerine örtecek birşey almak isterdi ama Claudia'yı rahatsız etmek istemiyordu. Ya da bu anı bozmak yapılacak en büyük hataydı. Gözlerini kapamadan önce yanında uyuyan bebeğe baktı. "Ne kadar mükemmel birisin. Beni deli ediyorsun." dedi ve burnunu burnuna değdirip gülümsedi. "İyi geceler. Tatlı rüyalar." dedi ve o da gözlerini kapattı.
* Yazıyı düzeltemedim böyle oldu. Bir sorun olmaz umarım... | |
|
| |
Francelly Marques Okul Müdiresi Yardımcısı & Mitoloji Profesörü & Ravenclaw Bina Sorumlusu
Yaş : 29 Rp Sevgilisi : Böyle iyi ya. Kan Durumu : Safkan. Mesaj Sayısı : 12 Kayıt tarihi : 11/05/10
| Konu: Geri: Profesör Alımları. C.tesi Mayıs 15, 2010 2:51 pm | |
| Kabul edildi, rütbeniz veriliyor. | |
|
| |
Alexander Bedwyr Coeus Bitkibilim Profesörü
Kan Durumu : Safkan Mesaj Sayısı : 2 Kayıt tarihi : 15/05/10
| Konu: Geri: Profesör Alımları. C.tesi Mayıs 15, 2010 4:37 pm | |
| Ad ve Soyad: Alexander Bedwyr Coeus İstenilen Rütbe: Bitkibilim Profesörlüğü Yaş: 25 Örnek Rol Oyunu: - Spoiler:
1.
Londra'da saat gece yarısını geçmişti. Hava soğuk ve yağışlıydı. Saçları iyice ıslanmıştı. Yüzünden damla damla sular akıyordu. Ağır adımlarla sokak aralarında yürümeye devam ediyordu. Sokak lambaları çalışmıyordu ve çalışanlarda çok az ışık veriyordu. Sokağı en çok aydınlatan ışık her zaman onun bir adım önünde duran ve sadık hizmetkârı asasıydı. Sokağın etrafındaki binalar harap olmuş durumdaydılar. Her biri kullanılamaz hale gelmiş ve pencerelerine tahtalar çivilenmiş, binaların bazıları çökmüş ve çürük durumdaydı. Edward kulaklarını iyice açmış etrafındaki sesleri dinlemeye başlıyordu. Çok kısık bir şekilde şapırtı sesleri duydu. Düşmanının yönünü belirlemiş hafif ve koşar adımlarla düşmanına yönelmişti. Bir köşe döndü ve bir köşe daha. Edward düşmanını kaybettiği hissine kapıldı. Ardından kendisine doğru kırmızı bir ışının geldiğini gördü. Hızlı bir refleksle; “Protego!” diye bağırdı. Kırmızı ışın geri tepti ve binalardan birinin duvarına çarpıp duvarda küçük çaplı bir yarık bıraktı. Ölüm yiyen büyünün teptiğini görünce hızlı bir şekilde koşmaya başladı. Edward da aynı şekilde koşuyor ve onu yakalamaya çalışıyordu. Bir sersemletme büyüsü gönderdi ama hedefine çarpmayınca bir etkisi olmadı. Daha derin nefes almaya başladı. Ölüm yiyen ani bir dönüş yaparak büyük camlı ve daha çok bir atölye gibi duran bir binanın içine girdi.Edward onun kadar iyi dönememiş kapının önünde kaydı ve “Lanet olsun!” dedi. Kendini toparlayarak binanın içine girdi. Binanın giriş bölümü oldukça genişti ve katı ayakta tutan tuğla sütunlar vardı. Sütunların bazılarının üstünde çerçeveler vardı. Bunların bazıları yamuk duruyor, bazıları ise yere düşmüştü. Camların bazıları kırık bazıları tahtalarla kapatılmıştı. Zeminde tahta parçaları ve kırık cam parçaları bulunuyordu. Bazı raflar kırılmış yere birçok kitap yığılmıştı. Yerde duran bir kitabı ayağıyla kırık duvarların önüne iterek yoluna devam etti. Etrafıyla ilgilenmeyi bırakarak düşmanını aramak için kapının karşısında bulunan gösterişsiz ve çürümüş tahta parçaları olan merdivene doğru yöneldi. Düşmanının buradan gittiğine emindi. Giriş katı boştu ve gıcırdayan merdivenlerden yukarıya doğru çıktı. "Nox." Dikkat çekmemesi için asasının ucundaki ışığı kapamıştı. Birinci kata ulaştığında burası ilk kattan daha kötü durumdaydı. Sütunların bazıları kırılmış tavanda büyük delikler oluşmuş ve yere yığılmış kitaplar giriş katına göre daha fazlaydı. Ağır adımlarla yoluna devam ederken bir ses duydu ve ölüm yiyenin sağ tarafta yıkılmış sütunların orda olduğunu fark etti. Hemen bir sersemletme büyüsü gönderdi. Gönderdiği büyü sütunu yıktı ama ölüm yiyen oradan kaçmayı başarmıştı. "Expelliarmus !" Ölüm yiyenin gönderdiği büyü Edward’ı kolundan vurmuştu. Asası kendisinden birkaç metre öteye kırık tuğla parçalarının üstüne düşmüştü. Ölüm yiyen kırmızı bir ışın gönderdi ama Edward’ı vurmadı. Hemen asasına doğru bir hamle yaptı ama ayağa kalkarken eline cam parçalarından biri saplandı. Ölüm yiyen arkasından “Gel buraya !” diye bağırdı.Edward asasına ulaştı ve “Petrificus Totalus !” Gönderdiği büyü istediği etkiyi göstermemişti. Ölüm yiyenin kullandığı kalkan büyüsü yüzünden büyü geri tepmiş ve Edward’ın arkasındaki ve hala ayakta duran bir rafı yıkmıştı. Bir anda kırılan vazo sesleri duyuldu ve kitap sayfaları parçalanarak yere doğru süzüle süzüle düşmeye başladılar. Ölüm yiyen pes etmeyerek büyük bir azimle Edward’dan uzaklaşmaya ve ardı ardına büyüler göndermeye başladı. Hızlı bir şekilde karşılık vererek büyülerin sapmasını sağlamasına rağmen Edward sendelemişti. Kendini tekrar topladıktan sonra ölüm yiyene doğru koşmaya başladı. Bu sefer Edward düşmanını yakalamak istiyordu. Üst üste üç tane sersemletme büyüsü gönderdi ve Ölüm yiyen bunların ikisini zorlukla engelledi ama üçüncü den kaçamadı. Tam göğsünden vurularak ölüm yiyen arkasındaki duvara yapıştı. Üstüne birkaç tuğla parçası dökülmüştü ve toz içinde kalmıştı. Acı içinde inlemeye başladı. Edward kaçmamasını sağlamak için bir kilit büyüsü gönderdi ve ölüm yiyenin kol ve bacakları birbirine yapışmıştı. Bir çığlık daha atarak lanet okumaya başladı. “Bu sefer kolay kurtulamayacaksın.” Edward havaya kırmızı bir kıvılcım göndererek yerini işaretledi ve harap olmuş binayı gezmeye başladı. Etraf toz duman içinde kalmıştı. Yerlerde kırık vazolar, çerçeveler, cam parçaları, parçalanmış kitaplar ve tahtalar vardı. Yarısı sağlam kalmış bir sütuna doğru ilerledi. Sütunda asılı ve yamuk duran bir takvim vardı. Takvim 2004 Kasımı gösteriyordu. Arkasını dönerek etrafı gezinmeye başladı. Birkaç dakika içinde birkaç seherbaz olay yerine gelmişti. Edward artık daha rahattı. Ölüm yiyeni yakalamış ve tehlikeleri atlatmıştı. Bir seherbaz kendisine doğru gelerek; “İyi misin Edward?” dedi.Edward onaylar bir şekilde başını sallayarak; “Evet, sağ ol.” dedi. Olay yeri incelendikten sonra ölüm yiyen bir büyüyle kelepçelendi ve ardından bakanlığa doğru yol almaya başladılar.
2.
Gözlerini kapadı ve yüzüne çarpan rüzgarın tadını çıkarmaya başladı. Yaprak hışırtıları onu rahatlatıyordu. Sarı ve turuncu tonlarında olan yapraklar bir resim tablosuydu adeta. Yavaşça başını geriye yasladı. Oturduğu tahta ve eskimiş bankın kenarlarına ellerini koydu. Sert ve aşınmış bank ellerine dokunduğunda garp duygular hissetti. Sanki büyük acılar yaşamış fakat hala ayakta durmayı başaran biri gibi gelmişti. Aşınmaların her biri ayrı bir acıdan oluşmuştu. Ama o hala dimdik duruyordu. Bu düşüncelerden bir an sıyrıldı ve kendi kendine güldü. Dolgun pembemsi dudaklarının arasından beyaz inci gibi dişleri parlıyordu. Gözlerini yavaşça açtı. Önünde duran minik kuşu gördü. Gözleri siyah ve derin bakan. Tüyleri bulutlara benzeyen. Sanki gülümsüyordu ona küçük bir kız çocuğu gibiydi mız mız ama kendini sevdirmek isteyen. Edward yavaşça banktan kalktı. Dizlerini yere koyup kuşa yaklaştı. Ona dokunup dokunmamak arasında kararsızdı. Korkmasını istemiyordu. Çok yavaş bir şekilde nazik hareketlerle ellerini kuşa uzattı. Kuş büyük siyah gözleriyle onu izliyordu. Bir ara irkilip geri çekilmişti fakat Edward biraz daha yaklaşıp "Sana bir şey yapmayacağım minik kuş.Gel buraya hayatım.” dedi ve ellerini uzattı. Kuş karasız bir şekilde küçük adımlarla Edward’a yaklaştı. Sanki Edward'ın dediklerini anlamıştı. Ve en sonunda kuş Edward’ın ellerinin arasına gelmişti. Edward kuşun canını acıtmadan ellerini kapayıp kuşu kavradı. Banka geri oturdu. Kuşun siyah gözlerine bakmaya başladı. Gözleriyle bir şeyler anlatıyor gibiydi. Elleriyle yavaşça kuşun başını okşadı. O kadar minik bir başı vardıki elinde kaybolucaktı sanki. Edward yeniden gülümsedi. Aklına saat geldi. Hava kararmaya başlamıştı. Bileğindeki saatte baktı. Saat geç olmuştu artık eve gitmeliydi. Kuşu son birkez sevdikten sonra nazikçe yere bıraktı.
"Görüşürüz miniğim,kendine iyi bak.” dedikten sonra hızlı adımlarla yürümeye başladı. Özellikle yerdeki kuru,kırmızımsı yapraklara basıyor ve çıkan sesten zevk alıyordu. Parktan caddeye çıktı. Etrafta pek insan yoktu. Edward herzaman yalnız olmaktan zevk alırdı. Ailesi yüzünden hep göz önünde olmuştu. Girdiği her ortamın en popüler insanı olmuştu. Fakat yalnızlık ona paha biçilemez geliyordu. Boş sokağa girdi. Sokağın başından sokağın sonundaki büyük göz alıcı malikaneleri görünüyordu. Malikaneye yaklaşınca sokak yapısını sihirli sözler mırıldanıp açtı. Ağaçlarla dolu bahçenin içinden geçip evin kapısına ulaştı. Zili çalmak yerine kapıya birkaç kez dolgun bir ses çıkıcak şekilde tıkladı. Birkaç saniye içinde bir ev cini kapıyı açtı. Edward sahte bir şekilde gülümseyip içeri girdi. Hol tavandan mumlarla aydınlatılıyordu. Edward kimseye geldiğini belli etmeden merdivenlerden hızlıca çıkıp odasına gitti. Üçüncü kattaki büyük odası onu rahatlatırdı. İki kişilik büyük,yastıklarla dolu yatağına kendini attı. Yere kadar uzanın camlardan dışarıyı izlemeye başladı. Manzara içine huzur doldurdu. Yavaşça gözleri kapandı. Derin bir uykuya kendini bıraktı.[/i][/url]
| |
|
| |
Lilith London Bennet Okul Müdiresi & Tılsım Profesörü & Slytherin Bina Sorumlusu
Kan Durumu : Safkan. Uyruk : Amerikan. Mesaj Sayısı : 34 Kayıt tarihi : 25/04/10
| Konu: Geri: Profesör Alımları. C.tesi Mayıs 15, 2010 4:41 pm | |
| Başvurunuz kabul edilmiştir, rütbeniz veriliyor. | |
|
| |
Lydia McCarthy Sihir Tarihi Profesörü
Rp Sevgilisi : PM :) Kan Durumu : Safkan Uyruk : Amerikan Mesaj Sayısı : 12 Kayıt tarihi : 15/05/10
| Konu: Geri: Profesör Alımları. C.tesi Mayıs 15, 2010 9:01 pm | |
| Ad ve Soyad:Lydia McCarthy İstenilen Rütbe:Sihir Tarihi Yaş:20 Örnek Rol Oyunu: - Spoiler:
Vücudumda dolaşan titreşim dalgası,korkudan mı? ,üzüntüden mi? Bilmiyordum. Belkide en fazla iki saat sonra gerçeklerle karşılaşmaktan korkuyordum. Taksicinin radyodaki yavaş melodili müziği mırıldanması dikkatimi dağıtıyor,sinirimi bozuyordu. "Müsadenizle" diyerek elimi,eskimiş ve birkaç tuşu eksik olan radyoya yönelttim ve onu yerinden söktüm. Taksicinin merak dolu suratına bakmak yerine düşünmeye başladım. İçimdeki bir his haykırmamı söylüyor,bir his ise beni yorgun kılıyordu. Gözlerimi kapatmamla birlikte gözlerimde birikmiş yaşlar,ılık bir sıcaklıkla ağlamaktan kızarmış yanaklarıma indi. Londra bugün sessizliğin kölesiydi. Şık sokak lambaları artık daha az aydınlatıyordu ortalığı. İnsanlar "Chuck Blood ölmüş!" cümlesini sesleri titreyerek söylüyorlardı. Bu da benim gerçeklerden bir an olsun uzaklaşma imkanımı kısıtlıyor,hatta hiç kılıyordu. Rengi solmuş taksiden iner inmez,mavi tonlarında önümü görmemi engelleyen ışıklar yüzüme çarpmaya başladı.Haberciler.Sanırım Chuck'ın ölmesi onların dilinde "bomba!" bir haber olcaktı.Birbiriyle karışmış sorular atıp tutuluyor. Sanki zorla kulak tırmalıyıcı bir senfoni dinliyordum.Bazı haberciler ismimi haykırıyorlardı.Aralarından sıyrıldım ve Chuck'ın korumalarının habercileri durdurmaya başlamasıyla düz,taşlı bir yokuşta tek başıma yürümeye başladım.Git gide ağıt seslerini duymaya başlıyordum.Parçalanan yüreğim beni yorgun kılıyordu.Ayaklarımı acıyana kadar yere vuruyordum ağıt seslerini duymayayım diye ama beynim aynı ağıtları tekrar tekrar yankılıyordu kafamda. Bugün Chuck ve Diana'nın evlilik yıldönümleriydi. Chuck,Diana'ya sürpriz yapmak için gitmiş,bir daha dönememişti. Kapının önüne ulaştığımda,gerçklerle mücadele etmem için bir adım kalmıştı sadece. Hiç tanımadığım,ağlamaktan gözleri şişmiş kadın bana Chuck ve Diana'nın odasını gösterdi.Hemen odaya doğru yöneldim.Odada ki tüm eşyalar yerdeydi. Yatağın üstündeki güneş sarısı bukleleri dağılmış,mavi gözleri verilen sakinleştiriciler tarafından kapanmış,güzeller güzeli Diana duruyordu. Benim odaya girmemle herkes odadan çıktı. Diana'nın yanına oturdum ve elini tuttum.Geldiğimi hissetmişti:"Blair?" dedi yorgun bir ses tonuyla. "Burdayım hayatım,burdayım" dedim. Diana sakin bir sesle söze başladı:"İnsanları yataklarında öldürdüler Blair.Chuck onları iyilik adına durdurmaya çalıştı.Ama onuda öldürdüler." dedi. Ardından yine sakin bir sesle:"Ama ben..." bunu dedikten sonra sesi yükseldi ve hiddetle bağırmaya ve çırpınmaya başladı: "Ben kendime bir hayat kurucaktım. Chuck olmadan olmaz Blair. Benide alsın Blair söyle ona. O seni dinlerdi." Çığlıklar atmaya başlayan Diana'nın yanından zorla uzaklaştırdılar beni. Kendimi dışarıya attım ve ağlamaya, bağırmaya başladım. Sonunda tümsekli yola oturdum.Önümdeki zifiri karanlığa baktım. Chuck'ın acımasız katilleri buradan geçecekti ve ben burda olcaktım.Onları, onlar gelene kadar bekleyecektim.
| |
|
| |
Carlie Myracle Astronomi Profesörü & Gryffindor Bina Sorumlusu
Rp Sevgilisi : Yok. Kan Durumu : Safkan Uyruk : Amerikan. Mesaj Sayısı : 39 Kayıt tarihi : 14/05/10
| Konu: Geri: Profesör Alımları. C.tesi Mayıs 15, 2010 9:02 pm | |
| Kabul edildi Lydia ^^ İyi eğlenceler. | |
|
| |
| Profesör Alımları. | |
|